8 Temmuz 2016 Cuma

Devrim arabaları filmindeki iktisatçıları anlamak

"Devrim arabaları", 1960'ların başındaki gerçek bir olaydan uyarlanan bir film. Zamanın rejimi tarafından yerli otomobil üretmek için bir araya getirilen; türlü zorluklar ve yokluklara rağmen vatan sevgisiyle, yılmadan, fedakarca çalışan bir grup mühendisin hikayesini anlatıyor. İdealize edilmiş ana karakterler ve bunların olağanüstü inanç ve çabası izleyicinin hem insani, hem milli duygularına hitap ediyor. Gördüğüm kadarıyla bu film bir hayli de seviliyor. Bense arka plandaki popülist iktisadi mesajlara takiliyorum. Kısaca yazayım.

Filmde otomobil üretimi projesine karşı çıkan kim varsa korkak, hain ya da satılmış olarak resmedilmiş ve takındığı olumsuz tavır bununla ilişkilendirilmiş. Fakat ben iktisatçı gözüyle bakınca farklı bir resim görüyorum. Bir defa baştan sona söylenen şey, bu yatırımın getirisinin maliyetini çıkarmayacağı; yani zarar edip kamuya yük olacağı. Şimdi bu görüş doğru ya da yanlış olabilir, ancak bu hesap kitap yaparak ortaya konur. Böyle diyen bir insana senin inancın zayıf denmez. Oysa film tam bunu yapıyor ve meseleyi inanmaya indirgiyor. Bir sinema filminden karşımıza bir fizibilite raporu çıkarmasını beklemiyorum elbette. Ama bir piston parçasının nasıl döküldüğünü en ince ayrıntısına kadar anlatan film, verdiği mesajın altını doldurmak için yatırımın niye akılcı olduğunu anlatan kaba taslak bir analiz sunmalıydı. DPT'nin tahminleri yanlış, şu fiyata yılda şu kadar araba satılabilir, o ölçekte ortalama maliyet fiyatın altında olduğundan proje karlıdır, gibi mesela.

Projenin yapılması için karlı olması şart mı? Denebilir ki başta karlı olmasa bile, zaman içinde üretim gelişir, karlı hale gelir. Ayakları üzerinde durana kadar bir süre zararına üretim yapılabilir, ürün gümrük duvarlarıyla dış rekabetten korunabilir. Hatta nette ekonomik faydası olmasa bile, kitleleri heyecanlandırıp kenetlemek için (sanki heykel yapar gibi) bir eser ortaya çıkarmak bile bir gerekçe olabilir. Lakin gözden kaçmaması gereken, bunların çok spekülatif tezler olduğudur. 1960'ların tarım toplumu koşullarında, memleketin kıt olan mali kaynaklarını, (fabrika, makina, teçhizat gibi) fiziksel ve (mühendis, teknisyen, nitelikli işçi gibi) beşeri sermayesini, gerçekten karlı olabilecek alternatifler yerine böyle gerekçelerle kullanmak mantıklı mıdır? Formel iktisat eğitimi almayanların anlamakta zorlandığı konu, ekonomide kaynakların sınırlı olduğu ve bu yüzden tercih yapmanın gerektiğidir. Yani mesele otomobil üretilsin mi meselesi değildir; onu üretmek için nelerden feragat etmek gerektiği ve buna değip değmeyeceği meselesidir. Böyle bakınca filmdeki iktisatçıların çekinceleri idrak edilebilir. Hatta bir yerde söz edildiği gibi, bir vakitler var olan uçak fabrikasının neden traktör fabrikasına çevirilmiş olabileceği de anlaşılabilir.

Ülke kaynaklarının nasıl kullanılması gerektiği konusunda herkesin farklı fikrinin olması tabiidir. Otomobil üretilmesine karşı çıkmış olmak kimseyi kötü adam yapmaz. Aslında filmde kurgu icabı kahramanlara türlü pislikler yapan bürokratlar, konu ülke kaynakları olunca onu kendi malları gibi özenle korumaya ve akılcı kullanmaya çalışan karakterler aynı zamanda. Başbakanın asıldığı ortamda, darbeyle başa geçmiş devlet başkanına karşı bunu yaptıklarına da dikkat edelim. Hani kurgu olduğunu bilmesem aferin onlara diyeceğim. İktisatçılar olarak hepimize örnek olmalı.

Hiç yorum yok: